20 Nisan 2011 Çarşamba

KANA SUSAMIŞ VAHŞİ HAYVAN (Çeviri-makale)

KANA SUSAMIŞ VAHŞİ HAYVAN

Harold Pinter

Daily Telegraph
11 Aralık 2002

Çeviri: sonnur özcan

Bu senenin başlarında, kanser nedeniyle büyük bir ameliyat geçirdim. Ameliyatın kendisi ve ameliyat sonrası yaşadıklarım, bir tür kabus gibiydi. Kendimi, devasa bir okyanusun karanlık, derin sularında yüzmeyi bilmeyen ve durmadan çırpınan bir adam gibi hissediyordum. Ancak boğulmadım ve hayatta kalabildiğim için çok mutluyum.

Buna rağmen bu bireysel kabustan kurtuluşmuş ancak, çok daha korkunç ve bulaşıcı toplumsal bir kabus yaşamaya başlamıştım: isterik, bilgisiz, kibirli, akılsız ve saldırgan Amerikalı kabusu. Dünyanın bilinen en güçlü devleti ciddi bir şekilde, savaş bayrağını dünyanın geri kalan ülkelerine karşı sallıyor.

Başkan W. Bush , “Bizimle birlikte değilseniz, bize karşısınızdır.” demişti. O, ayrıca “Dünyanın en tehlikeli silahlarının, en tehlikeli bulduğumuz dünya liderlerinin elinde kalmasına izin vermeyeceğiz” ifadesini de kullandı.
Tamamen doğru! Hemen aynaya bakmalısın ahbap... Bu sensin!

Amerika şu sıralar, gelişmiş “kitle imha silahları”nı harekete geçiriyor ve onları, nerede uygun görürse, orada kullanmaya hazır. Amerika’nın sahip olduğu silahlar, dünyanın geri kalan ülkelerinin bir araya gelip ortaya koyacaklarından çok daha fazla bir miktarda. Fabrikalarının denetlenmesini reddederek, biyolojik ve kimyasal silahlar konusunda yapılan uluslararası anlaşmaların üstesinden gelen Amerika’nın kamuya yaptığı açıklamaların ardındaki ikiyüzlülüğü ve gerçek faaliyetleri neredeyse kötü bir şaka!

Amerika “ölüm” denilince, yalnızca New york’ta öldürülen 3.000 kişiyi dikkate alıyor; onlar için, yalnızca bu ölümlerdir sorun olan. Onlar Amerikalı ölülerdir. Bu kurbanların dışında kalanlar ise, kendilerince bir önem arzetmeyen; gerçek olmayan, soyut ölülerdir onlara göre.

Afganistan’da öldürülen 3.000 kişiden asla söz edilmemektedir. Amerikan ve İngiliz ambargoları neticesinde, çok gerekli ilaçlardan yoksun bırakılan yüzlerce, binlerce Irak’lı çocuğun ölüme terk edildiğinden de asla söz edilmemektedir.

Amerika’nın Körfez Savaşı’nda uranyum kullanmasından ve bunun etkilerinden asla söz edilmemektedir. Irak’taki radyasyon seviyesi halen, ürkütücü bir boyuttadır. Bebekler beyinsiz, gözsüz, genital organsız doğuyor.

1975 yılında, Doğu Timor’daki 200.000 ölünün faturası Endonezya Devleti’ne çıkarılmıştır ancak Endonezya’nın ilham kaynağı ve destekleyicisi olan Amerika’dan asla söz edilmemektedir. Guatemala, Şili, El Salvador, Nikaragua, Uruguay, Arjantin ve Haiti’de yapılan ihtilallerde ölen 500.000 kişi ve bu ihtilallerin destekleyicisi ve finansal kaynağı olan Amerika’dan asla söz edilmemektedir.

Vietnam, Laos ve Kamboçya’da ölen miliyonlarca insan, artık konuşulmuyor. Filistin insanının umutsuzluğundan kaynaklanan kötü durum, dünyadaki huzursuzluğunun ana kaynağı olduğundan neredeyse hiç söz edilmemektedir.

Fakat bugün, ne denli yanlış hükümler veriliriyor ve de tarih, nasıl yanlış okunuyor... İnsanlar unutmaz. İnsanlar, dostlarının ölümünü unutmaz. İnsanlar, işkenceyi, işkence sonucu sakat, kötürüm kalanları unutmaz. İnsanlar, adaletsizliği unutmaz. İnsanlar, zulümü unutmaz. İnsanlar büyük güçlerin terörizmini unutmaz. İnsanlar unutmamakla kalmazlar: hesabını da sorarlar.

New York’da yaşanan büyük facia, tahmin edilemez bir şey değildi. Bu, bütün dünyada ortaya koyulan, sağlam ve sistematik devlet terörizminin, Amerika’daki köklü uzantısına karşı yapılan bir misilleme hareketiydi.

İngiltere’de insanlar, potansiyel terörist eylemlerin hazırlıklarına karşı “uyanık” olmaları yönünde uyarılıyor. Bu konuda kullanılan dil, kendi içinde mantıksız. Halkın “uyanık olma hali” nasıl tarif edilebilir? Ağızlarına bir eşarp bağlayıp, zehirli gazlardan korunmaya çalışmaları gibi mi?

Terörist saldırılar oldukça muhtemel görünüyorsa da bu, bizim başbakanımızın Amerika’ya utanç verici itaatinin bir sonucudur.

Ancak, böyle bir saldırı gerçekten de, her an olabilir. Binlerce okul çocuğu, her gün metro yoluyla okula gidiyor. Bir zehirli gaz saldırısında öleceklerin sorumluluğu, bütünüyle başbakanın omuzlarında kalacaktır. Başbakanın metroyu kullanmadığını söylemeye gerek yoktur sanırım.

Irak’a karşı planlanan savaş, görünüşte onları diktatör liderlerinden kurtarmaya yönelikken; gerçekte, binlerce sivili öldürmeye yönelik önceden tasarlanmış bir plandır.

Amerika ve İngiltere, yalnızca, tüm dünya üzerinde savaş kışkırtıcılığının yöntemlerinin tespiti ve sonucunda gelişebilecek felaketler konusunda ellerinden geleni yapıyor. Amerika’nın Irak’a saldırısı, bölgenin zaten gergin olan dikişlerini patlatacaktır.

Kanımca, bu saldırı, yalnızca Irak petrollerini kontrol altına almak amacıyla değil, aynı zamanda Amerikan yönetiminin şu günlerde, kana susamış vahşi bir hayvan gibi davranmasının bir sonucu olarak gerçekleşecektir. Bomba, onların yalnızca, kelime dağarcığındadır. Biliyoruz ki, çoğu Amerikalı, devletlerinin duruşundan dehşet duymaktadır; ancak, aciz görünmeyi, tepki göstermeye tercih etmektedirler.

Avrupa; dayanışma, sağduyu ve yürekliliği hayata geçirip, Amerikan gücüne karşı çıkmadığı, direnmediği taktirde, Alexander Harzen’in ifadesini hak etmiş olacaktır: “Bizler doktor değiliz; bizler, hastalığın kendisiyiz.”

Hiç yorum yok: