4 Nisan 2012 Çarşamba

Alt ve Orta Gelirliye Evde Temiz Enerji Üretmek Haram mı(ş)?!



Tam da elektrik doğal gaz zammıyla omuzlarımın çöktüğü akşamdı… Düşünceli düşünceli eve yollanırken…
Radyoda şöyle bir haber işittim: Devlet kendi elektriğini üretene izin verecekmiş. Dahası, fazla elektrik üretirsen, dağıtım şirketlerine satıp paraya çevirebilecekmişsin. Daha da dahası, izin vereceği enerji kaynakları yenilenebilir olmalıymış!
Birden bir hafifleme hissettim, omuzlarım doğruluverdi… İçim neşeyle doldu! Oh be! Dedim… Ne güzel, ne sevimli, ne akıllı bir adım!... Hemen araştırmalıyım; evimize nasıl bir sistem kurmalıyız? Rüzgârla mı yoksa güneşle mi çalıştırmalı? Yoksa biraz zorlayıp her ikisini de mi kurdurmalı?... Sonra gayrı ihtiyari şu üç kelime çıktı ağzımdan: Ne kadara mal oluyordur acaba?...

“Enerji Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik’

Ertesi gün Resmi Gazete’de yayınlanan kararı buldum. Buldum bulmasına da adını, kapsamını, tarihini (Temmuz 2011’de yayımlanmış; benim duyduğum haber ek bir fıkranın yayımlanması şerefine önceden alınan kararların tekrarından ibaretmiş) yani ana hatlarını algılamaktan öte; teknik ayrıntılara muttali olamadım bir türlü… Maliyet bilgisini zaten içermiyordu. Basına bakayım, belki orada anlaşılır ayrıntılar bulurum, dedim. Gazete haberlerinde pek bir şey bulamadım… Enerji haberleri yapan bir sitede bazı bilgiler buldum. Buldum da ne oldu?... 

Rüzgâr enerjisi ve biz… Birarada zikredilemeyecek kadar uzakmışız, meğer! 

Rüzgâr enerjisi bahsi orada kapanıverdi! Niye mi sevgili okur? Tek bir rüzgâr gülü edinmenin maliyeti, benim TL karşılığını hesaplamaya aklımın ermeyeceği kadar çok basamak içeriyordu da ondan: Tam 750.000 USD!  Üstelik  diyelim biz şu dünyanın en zenginleri arasındaki 25 Türk’ten biriyiz. Bu acayip para da bizim için çerez parası… Yine olmuyor! Şöyle: Araştırdım, bizim bulunduğumuz bölgede rüzgâr türbini falan kurulamazmış… Çünkü türbini döndürecek rüzgâr olmazmış buralarda! Esasen Türkiye’nin belli bölgeleri rüzgâr enerjisine uygun coğrafyalarmış…
Hımm, dedim… Demek devlet büyüklerimizin kastettiği rüzgâr değil, güneşmiş! Dur ben onu araştırayım… İnternet’ten bakındım; güneş enerjisinden elektrik üreten sistemler kuran bir firma buldum. Üşenmeyip telefonla aradım. Ümitliydim, azimliydim, kararlıydım… Temiz enerjiyle evimde elektrik üretmek istiyordum!...

Teşvik sistemi olmaksızın halkın sonsuz güneş enerjisinden faydalanması imkânsızmış!

Telefondaki ses güven veriyordu. Ben sordum, o cevapladı. Ayrıntı istedikçe izah etti; izah ettikçe omuzlarım tekrar düşmeye başladı!... Efendim, olay şöyleymiş:  Dört kişilik bir ailenin ortalama günlük elektrik sarfiyatı minimum 8 kw’mış (ısınma hariç). Böyle bir ihtiyacı karşılamak için gereken sistemin kurulumuna ödenmesi gereken ise… sıkı durun: 16.000-17.000 € (Euro) gibi bir para gerektirirmiş!... Yani yaklaşık 38.000 TL.
Yukarıdaki yatırım tutarıyla üretilecek 8 kw, elektrik fazlasını, dolayısıyla enerji dağıtım şirketlerine elektrik satma imkânı yokmuş; çünkü bu miktar ancak günlük tüketimi karşılamaktaymış. Diyelim ki 10-15 kw’lık bir sistem kurdurduk ve fazladan elektriği satmak istedik.   Böyle bir talep durumunda işler değişirmiş! Elektrik depolama aygıtları da satın almak gerekiyormuş.
Peki ne kadara mal oluyormuş bu aygıtlar, derseniz… (keşke demeseniz!) Maliyete %25 gibi bir ekleme yapmanız gerekiyor, cevabıyla karşılaşıyorsunuz… 
 Edindiğim bilgilerin bende ciddi hayal kırıklığı yarattığını söylememe gerek var mı bilmem… Anlaşılan Hükümetin kastettiği vatandaş kitlesi biz ve bizim gibi kazandığıyla kıt kanaat geçinenler değilmiş. İyi de nüfusun çoğunluğunu bizler oluşturmuyor muyuz? Neden ilan edilen son tebliğde şuna benzer bir şerh düşülmemiş: “Bu yönetmelik çerçevesinde ortaya koyulan maddelerde bahsedilenlerin, alt ve orta düzeyde geliri olan vatandaşlarımız için uygulanması maddî olarak mümkün değildir!” 

Dünyada durum nasıl?

Yine de Dünyada ve ülkemizde durum neymiş, bir bakmak, öğrenmek istedim: Hâlihazırda Hollanda, Almanya gibi AB ülkeleri;  ABD, Norveç, İngiltere ve Japonya, güneş enerjisi başta olmak üzere, yenilenebilir temiz enerji sistemleri öneriyor halklarına… Hatta karşılıksız teşvikler veriyor. 

“Güneşin ülkesi, ama gölgede çalışıyor”

Enerji uzmanı Uygar Özesmi şöyle diyor (ntvmsnbc): “Yılda 200 günü güneşli geçen Türkiye, güneş enerjisi kapasitesinin binde birinden bile faydalanamıyor. Oysa ülkemizin enerjide dışa bağımlılığı %72’ye ulaşmış durumda. Güneş enerjisi kullanımında dünyada ilk sırada yer alan Almanya, güneşlenme süresi olarak Türkiye’nin yarısı kadar potansiyele sahip. Almanya 9 bin 380 Mw’lık kurulu güneş enerjisi gücüne, 2010’un ilk üç ayında 3 bin 400 Mw daha ekledi. Yılda 2 bin 738 saatlik potansiyele sahip Türkiye ise ‘güneşin ülkesi, ama gölgede çalışıyor’” (bu ifade bir Avrupa dergisinde kullanılmış).


 “Güneşin dünyanın ihtiyacı olandan 3085 kat daha fazla enerjisi var.”

Son olarak şu çok önemli bilgileri de paylaşmak istiyorum: Radikal’de yayınlanan habere göre, Japon elektronik üreticisi Kyocera’nın Yönetim Kurulu Üyesi Stefan Wiebach, Güneşin dünyanın ihtiyacı olandan 3085 kat daha fazla enerjisi olduğuna işaret ederek Türkiye bağlamında şunları söylüyor: “Güneş enerjisini yaygın olarak kullanılmasıyla, her yıl bir nükleer santral kapatılabilecektir. Türkiye’nin güneş enerjisinde çok şanslı bir ülke. Türkiye’de güneş enerjisi Almanya’nın iki katı. Ama Türkiye bu verimli enerjisini Almanya kadar kullanamıyor. Dünya güneş enerjisini fark etti ama henüz yolun başındayız. Güneş, geleceğin anahtar teknolojisi olacak.” 

            Daha güneşli, daha rüzgârlı ve daha ümitli enerji kararlarına…

Hiç yorum yok: